Cumhurbaşkanlığı Savunma Sanayii Başkanı (SSB) Haluk Görgün, “Özellikle bölgemizde oluşan konjonktür ve daha uzun yıllar devam edeceği endişesini taşıdığımız istikrarsızlık, caydırıcılığımızın ancak güçlü bir savunma sanayisi ile mümkün olabileceğini ortaya koymaktadır.” dedi.
Görgün, “Birlikte Gelişmek: Sorumluluklar, Eylemler ve Çözümler” temasıyla bu yıl 7’ncisi düzenlenen “TRT World Forum 2023” etkinliğinde Türk savunma sanayisinin gelişimine ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
1980’li yılların başında silahlı kuvvetlerin ihtiyaçlarının, yurt içi imkanların azami şekilde kullanılarak karşılanması ve modernizasyonunun sağlanması amacıyla çağdaş teknolojiye dayalı milli bir savunma sanayisinin kurulmasının öncelikli hedef olarak belirlendiğini ifade eden Görgün, 1990-2000 yılları arasında ihtiyaçların tedarikinin hazır alımdan ortak üretime doğru değişiklik gösterdiğini, bu süreçte Zırhlı Muharebe Aracı, Hafif Nakliye Uçağı, Başlangıç Eğitim Uçağı, Cougar Helikopteri gibi projelerin öne çıktığını söyledi.
2000-2010 yılları arasında ise ana platformlarda “kısmi tasarım” yaklaşımına yöneliş gerçekleştiğini dile getiren Görgün, 2010 yılından sonra ve özellikle son 5-6 yılda silahlı kuvvetlerin ihtiyaçlarının yerli üretim kapsamında “özgün tasarım” yolu ile karşılandığını belirtti.
Görgün, 2019’da yayımlanan 11. Kalkınma Planı’nda savunma sanayisi ihtiyaçlarını azami ölçüde milli teknolojiler ve yerli imkanlarla karşılama, savunma ihracatını artırmak üzere savunma sanayisi ekosistemini güçlendirme ve savunma sanayisinde edinilen becerilerin sivil sektöre yayılımını sağlamanın temel amaç olarak belirlendiğini kaydetti.
Haluk Görgün, bu bağlamda milli teknolojiler ve yerli imkanlarla savunma sanayisinde dışa bağımlılığı asgari seviyeye indirecek projelerin hayata geçirildiğini, mutlak yerlilik, ömür devri yönetimi ve performansa dayalı lojistik konularının ön planda yerini aldığını vurguladı.
Belirlenen planlı stratejiler ve politikaların sonucu olarak savunma sanayisinin 3 bin 500’e yakın firma ve 80 bin kişilik çalışanıyla ülke ekonomisine en yüksek katkıyı veren sektörlerden biri haline geldiğinin altını çizen Görgün, savunma sanayisinde tüm süreçleri, gündemi ve ihtiyaçları, geleneksel algı ve işleyişin ötesinde, kapsamlı bir alanda, stratejik perspektifle ele aldıklarını ve çalışmalarını da bu minvalde ilerlettiklerini anlattı.
“Koşmaya başladık”
Harekat sahalarındaki ihtiyaçların karşılanmasında yerli imkanlardan ve milli teknolojilerden azami ölçüde faydalanılması ve bunların sürekli gelişiminin sağlanmasının temel hedefleri olduğunu ifade eden Görgün, şu değerlendirmelerde bulundu:
“Özellikle bölgemizde oluşan konjonktür ve daha uzun yıllar devam edeceği endişesini taşıdığımız istikrarsızlık, caydırıcılığımızın ancak güçlü bir savunma sanayisi ile mümkün olabileceğini ortaya koymaktadır. Ülkemizin savunma ve güvenlik ihtiyaçlarının karşılanmasında teknolojik bağımsızlık her zamankinden daha önemli bir konuma gelmiş bulunmaktadır. Bu ihtiyaçlar için biz bize yetemediğimiz durumda bağımsız bir Türkiye’den bahsedemeyiz.
Bizler, Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın vizyonu ve ortaya koyduğu güçlü irade ve stratejiler, istikrar için yürüttüğü uluslararası temaslar ve fedakar çalışmaları ile savunma sanayisinde 20 yıl öncesinden başlayarak emeklemeye başladık, sonrasında ayağa kalktık, yürüdük ve koşmaya başladık. Bundan 20 yıl öncesine kadar savunma sanayisinde büyük oranda dışa bağımlı halde olan ülkemiz, Cumhurbaşkanımızın liderliğinde oluşturulan sinerji ile kendi helikopterini, insansız hava aracını, tankını, gemisini, uçağını yapma potansiyeline sahip bir güce dönüşmüştür. Bizler sahip olduğumuz en büyük güç olan genç ve dinamik insan kaynağımızla bu işin üstesinden geleceğimize inanıyoruz. Cumhurbaşkanımızın liderliğinde oluşturulan ‘Küresel Güç Türkiye Vizyonu’ ile belirlediğimiz yol haritamızla ‘savunma sanayisinde tam bağımsız Türkiye’ olma yolunda emin adımlarla ilerlemeye devam ediyoruz.”